5 Şubat 2011 Cumartesi

Vedantic Meditation: Lighting the Flame of Awareness (Dr. David Frawley)

Yine bir David Frawley kitabıyla devam etmek istiyorum, kendisi çok üretken bir yazar olduğundan tanıtmaya değer daha birçok kitabı var. Aslında Hatha Yoga’yla daha yakından alakalı olan kitapları da var ama ben bugün yine Vedanta felsefesiyle ilgili bir kitap seçtim.

Genelde kendime en yakın hissettiğim diğer yoga kitapları gibi insanı çok mutlu edip heyecanlandıran bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim, çünkü Frawley bu kısa ve öz kitabında bugünkü yaşam tarzımızın sığlığını çok açık ve sivri bir dille anlatmış ki insan fazla bir avuntu bulamıyor. Yani günlük akıl oyunlarımızdan sıyrılmadan hani “aman canım 1 saat yoga yaparım 1 saat televizyon seyreder 2 saat facebookta dolanırım bişey olmaz” gibi rahatlıklara hiç göz yummuyor. Aslında Frawley’nin bu sert tarzı gerçekten çok hoşuma gitti ve kitaptan bazı bölümleri tekrar tekrar okumama sebep oldu. Şu anda da en sevdiğim bölümden bazı alıntılar yapmak isterdim ama maalesef anneme ödünç verdim ve hala geri alamadım.

Yazarın, açık açık söylediği elimizde yalan bir hayat var, kendimiz sandığımız yalan bir varlık var ve hem kendi huylarımız alışkanlıklarımızla hem de içinde yaşadığımız tüketim toplumunun bize dayattıklarıyla biz uykudan asla uyanamıyoruz. Uykudan uyanabilmek için “ben kimim” sorusunun cevabını verebilmek ya da en azından bu soruyu gerçekten içtenlikle sormak, hissetmek ve bu bilinmezliği hiç unutmamak için hayatımızın arka planında baş köşeye yerleştirmemiz gerekiyor.
Tabii bu soruyu tüm kuvvetiyle sorabilmek ve algılayabilmek için önce zihinsel bir temizlikten geçmemiz gerekiyor. İşte bu Frawley’nin birçok kez yazılarında tekrarladığı çok önemli bir nokta, “sense perception” dediği yani duyularımızla algıladığımız şeyleri seçerken (evet tabii önce tamamen pasif bir algılayıcı olmaktan aktif bir seçici olmaya geçmek gerekiyor) ne kadar dikkatli olmamız gerektiği. Üstada göre seyretmeyi, duymayı, okumayı, koklamayı veya dokunmayı seçtiğimiz herşey bize katılıp içimizde kalıyor ve eğer özenle seçilmezlerse bizi hakikatimizden ya da iç benliğimizden uzaklaştırıyor. Algıların önce süptil (yani madde ötesi) benliklerimizde daha sonra da fiziksel bedenimizde ve tabii zihnimizde toksik etki yarattığını ve bir temizlik yapılmadan daha yüksek algı seviyelerine ulaşılamayacağını ve yoga ve meditasyonun etkilerinin hep daha zayıf kalacağını bildiriyor.
Yani basitçesi siz hiç haftada kaç kez şiddet içeren görüntüler gördüğünüzü, rahatsız edici kaba sesler, kötü kokular aldığınızı, bilgisayarların elektronik cihazların kaba titreşimlerine maruz kaldığınızı düşündünüz mü? Bedenimiz için sağlıklı yemekler seçtiğimiz gibi zihnimiz içinde sağlıklı algılar seçmeli ve daha yüksek seviyelere ulaşmak için sürekli “ben kimim” sorusunun (bunu basit bir entelektüel hobiye indirgemeden) cevabını aramalıyız. Vedantik meditasyon ancak buradan sonra başlayabilir!

Kitaptan pratik bir öneri: Nasıl oruç tutmak bedendeki toksinleri yakmaya yarıyorsa, algısal oruç ta, yani kendinizi medya ve dış dünyadan koparıp sadece iç dünyanızı seyrettiğiniz anlar, sizi algısal toksinlerden arındırır.

Kitabı ısmarlamak için Amazon linki:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder